21 Eylül 2010 Salı

"Ben" gibi

ve işte yine eylül....
benimki..
benim havalarım,
benim renklerim..
benim mevsimim : Sonbahar...
camdan dışarıyı izliyorum şimdi.
gri bulutlar hızla hareket ediyor.
bahçedeki ağaç rüzgardan savruluyor.
cama damla damla düşüyor yağmur.
sessizce..
huzurla yağıyor..
hani sessizce ağlarım ya ben,
farketmezsin ağladığımı.
aynen öyle..
sessizce akıtıyor yaşlarını..
ben gibi..

20 Eylül 2010 Pazartesi

çokça benden..

aslında çokça önyargılıydım kendisine.
hani ne yalan söyliyim, beklemezdim kaleminin bu kadar etkili olacağını.
şimdi O'nun bir yazısını paylaşıcam sizlerle.
beni çok etkileyen, "ben"den olan bi yazı..
hani bazen bazı şarkılar size söylenmiş, bazı yazılar sizin için yazılmış ya da bazı sözler tam da sizin duygularınızı anlatıyordur ya, işte öyle bir yazı olmuş bu..
buyrun burdan :


"Nasılsın?" diye sordu. "Kendimden sıkılıyorum" dedim. "Bugünlerde neler yapıyorsun?" diye sordu. "Görünüşte çok şey, aslına bakarsan tek bir şey; durmaksızın sancı çekiyorum" dedim. "Bunalımda mısın yoksa?" diye sordu. Gülümsedim... Israrla cevap beklediğini anlayınca; "Yoo bunalımda değilim, sadece çokça düşünüyorum" dedim. "En büyük hayalin nedir?" diye sordu. "Hayal kurmama gerek kalmaması" dedim. Kararını verdi, dört soruda biletimi kesiverdi: "Yok bence bunalımdasın, iyi değilsin, biz seni böyle tanımadık" dedi, başını sağa sola sallayarak. "Siz de sahte gülüşleri, dozu kaçmış coşkuları, bozuk plak misali hayata methiye düzenleri hep esas mutlulardan zannettiniz. Sancı çekenlere 'Arkadaş bunalımdadır' damgasını vurup acıyarak baktınız" dedim. Aslında demedim, kendimi tutamadım, küçük çapta bir çıkış yapıverdim. O boş gözlerle baktı, beni anlamadı... Tebessüm ettim çünkü ben başkalarını anlamaya başladığımdan beri, anlaşılmak isteme çabasından vazgeçmiştim. 

A.Ö

17 Eylül 2010 Cuma

90lardan kalma..

Çok yazıldı, çok söylendi.
Adına gruplar, fan sayfaları açıldı.
Bahsettiğim şey ne mi?
80-90lar dönemi.
Bizim dönemimiz. (sahiplenirim)
[Bu arada tam bu postu yazarken twitter dan bir arkadasım şöyle buyurmuş:
"80'lerde çocuk olmaktan sonra gelen evre; 80'lerde 'ceset' olmak."
şimdi bir tuhaf oldum bak.
yazacağım şey bambaşkaydı oysa ki..
dur tamam hemen geri dönüyorum...]

ben sadece Beverly Hills çizgi filminden bahsedeceğim bu postta.
Elbette ki ben de çoğu şeyi özlüyorum o dönemlere ait ama şu an agır basan yanı bu çizgi film

: Bianca'nın havuzlu pembe arabası mesela.
Allahımm nasıl özenirdim.
o zaman ki çocuk hallerinizi düşünsenize hanginiz Bianca olmadı? ya da Larke? ya da Troy?
yine yayınlansın oturur izlerim yemin ederim.




bu da şarkımız efendim : video için tıklayınız

Come live your fantasy in Beverly Hills
Come on and make your dreams come true oo oo oo
and there's a teen club in Beverly Hills
So many things that we can do oo oo oooo
Fun for me and you
And the people here, dance into the night
Everybody here dresses out of sight
We're livin in style, we do it right in Beverly Hills


14 Eylül 2010 Salı

eylül

nostalji yapalım biraz..
09 Eylül 2009 Çarşamba - Bursa 
 

en sewdiğim mewsim eylül...
sarıdır eylülün adı bende..
sarı hep solgunlarda kullanılır belki..
kayıplarda..
gidenlerde..
yaprak dökümlerinde..
ama
sarı en cok eylüle yakısır..
sarıyı en cok eylülde sewiyorum ben..
yaprağın dökülmesini de..
yapragın kuruyup düşmesi hüzün werici belki..
ama
kuruyan yapragın çıtırdısı,
göçen kuşun kanadı en cok eylüle yakısır...
aksamları hafif esintiler,
üzerlerimize alınan uzunlar
ve
daha bi zewkle içilen caylar eylüle yakısır..
yağmur da en çok eylüle yakısır..
bu mewsimde izlemeye doyum olmaz yagmuru..
we sonrasındaki koku..
büyüleyici toprak kokusu..
belki de eylüldür tüm bunlara yakısan..
yoksa ben miyim eylüle güzellikleri yakıstıran...
en sewdiğim mewsimde..
en sewdiğim adamla..
şimdi eylülün tadı daha bi başka...



İrem G.

10 Eylül 2010 Cuma

***

"Ne olur, benim için geçmişimdeki herhangi bir insan olma, benimle varol. Bu bir güçsüzlük değil, ayaklarımın üzerinde doğdum ben. Sadece bir şeyleri paylaşabilme isteği. Sen yoksan, sen olmazsan ben ölmem. Ama üzülürüm. Ben daha evvel sayısını hesaplayamadığım kadar üzüldüm. Ama ölmedim. Ben ölürsem de üzülmem, aksine sevinirim."
bi zamanlar bi şarkı vardı...
bir tek söz söyle yeter, deli yüreğim dinler.
günler aylar geçtikçe, ömrüm tükenip biter.
SENİN DEDİĞİN OLSUN,
söz verdim biliyorsun.
Kara yaslarda gönlüm
Kâbuslar görüyorum..

Göksel - Gönüllü Yazıldım
güzel şarkıydı beee...
aklıma geldi.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Rüya

en son ne zaman yaşadım bu duyguları?
-sanırım 6-7 sene önceydi..
bir daha asla olmaz sanıyordum..
bir daha bu kadar heyecanlanamam..
bir daha bu kadar "benden" biri olmaz sanıyordum..
dahası olabilirmiş meğerse....

normalde yenilgileri hiç sevmem.
hep kazanan olmalıyım taraflardan.
ama eger ki bu yanılma aynı zamanda bir yenilgiyse şayet, ben tüm silahlarımı hibe edebilirim uğruna..
yenilgiyi seve seve kabullenebilirim şu durumda..

bugün, aylardır ilk defa sesini duymadan koyucam başımı yastığa..
gözümü kapadığımda tıpkı açıkken ki gibi sen olucaksın karşımda..
sonra rüyaya dalıcam belki..
ve yine sen karşılayacaksın beni..
senin kokunda uyurken seni görücem, seni yaşıyacağımm taaa derinlerden..
yanımdaymışçasına..
dokunacaksın bana..
dokunacağım sana..
sesini duyucam..
- o özlediğim hani...

sonra o çapkın gülüümseyişin olucak dudagında..
***aşık oldugum..
ve ben öpüceğim seni doyasıya...
sonra;
 bitmesin istiycem bu rüya..

ama uyanıcam..

aslında ne farkeder ki?
bu bir rüya değil,
özlem sadece..
çünkü sen gelince rüyalarıma kavuşucağım ben aslında..