24 Eylül 2010 Cuma

Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar!!

ve işte yine bi Can Yücel efsanesi :




Ne hesabını veremeyeceğim... bir günüm oldu
ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim...
Ne hissettiysem onu söyledim , onu yaşadım...
Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım...
Asla keşkelerim olmadı...


Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım..
Karşıma bazen gerçek yüzler , bazen sahteler çıktı ama olsun ...
ben yine sadece hislerimle yaşadım..
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim ,
ya da asla birini severken karşılığını beklemedim...
Dostluğuma değer biçmedim , sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim...
Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim...


Bazen çok kırıldım , bazen belki de kırdım...
Ama hata insana mahsustur dedim..
Affettim , af diledim..

Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim..
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.
Belki de içten içe sinsice güldüler...
Ama asıl unuttukları şuydu...
Ben aldanmadım...
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar...

Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için...
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için......
Oysa ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar..


_Can Yücel_

23 Eylül 2010 Perşembe

Araf

Son zamanlarda dinlemekten en keyif aldığım şarkı :


kalbin işine bak yüzüne bakamaz.
ağlar durur sen uyurken.
yalnız olamayan böyle mi yapar dersen anlarım.

aşkın içine bak, en güzeline
hem var hem yok mu, bile bile
adalet yok ya, canımı yakar bu sessizlik

yerimi bilmem,
bilmem ne taraftayım.
sesimi duymam,
ne zamandır araftayım.

kimler varmış içimde yoklama yaptım.
deliler çıktı, cellatlar bir de şeytanlar.


22 Eylül 2010 Çarşamba

Ugg mevsimi (aggh :s)

eveeeet havalar hafiften soğumaya başladı.
bu zamanları ne kadar çok sevdiğimi tekrar tekrar söylemiştim.
bilirsiniz.
gel gelelim bu sene ki botlara..
geçen sene herkesin ayağında gördüğümüz (itiraf ediyorum bende de var)
ugg'lar bu sene Jimmy Choo işbirliğiyle farklı hallere büründü.
Jimmy Choo da efsanedir zaten.
bayılırım!!
çizmelere gelince bakın ne hal almışlar :










 Jimmy Choo bu işe girmemeliydi bence.. siz ne dersiniz?
:/

21 Eylül 2010 Salı

"Ben" gibi

ve işte yine eylül....
benimki..
benim havalarım,
benim renklerim..
benim mevsimim : Sonbahar...
camdan dışarıyı izliyorum şimdi.
gri bulutlar hızla hareket ediyor.
bahçedeki ağaç rüzgardan savruluyor.
cama damla damla düşüyor yağmur.
sessizce..
huzurla yağıyor..
hani sessizce ağlarım ya ben,
farketmezsin ağladığımı.
aynen öyle..
sessizce akıtıyor yaşlarını..
ben gibi..

20 Eylül 2010 Pazartesi

çokça benden..

aslında çokça önyargılıydım kendisine.
hani ne yalan söyliyim, beklemezdim kaleminin bu kadar etkili olacağını.
şimdi O'nun bir yazısını paylaşıcam sizlerle.
beni çok etkileyen, "ben"den olan bi yazı..
hani bazen bazı şarkılar size söylenmiş, bazı yazılar sizin için yazılmış ya da bazı sözler tam da sizin duygularınızı anlatıyordur ya, işte öyle bir yazı olmuş bu..
buyrun burdan :


"Nasılsın?" diye sordu. "Kendimden sıkılıyorum" dedim. "Bugünlerde neler yapıyorsun?" diye sordu. "Görünüşte çok şey, aslına bakarsan tek bir şey; durmaksızın sancı çekiyorum" dedim. "Bunalımda mısın yoksa?" diye sordu. Gülümsedim... Israrla cevap beklediğini anlayınca; "Yoo bunalımda değilim, sadece çokça düşünüyorum" dedim. "En büyük hayalin nedir?" diye sordu. "Hayal kurmama gerek kalmaması" dedim. Kararını verdi, dört soruda biletimi kesiverdi: "Yok bence bunalımdasın, iyi değilsin, biz seni böyle tanımadık" dedi, başını sağa sola sallayarak. "Siz de sahte gülüşleri, dozu kaçmış coşkuları, bozuk plak misali hayata methiye düzenleri hep esas mutlulardan zannettiniz. Sancı çekenlere 'Arkadaş bunalımdadır' damgasını vurup acıyarak baktınız" dedim. Aslında demedim, kendimi tutamadım, küçük çapta bir çıkış yapıverdim. O boş gözlerle baktı, beni anlamadı... Tebessüm ettim çünkü ben başkalarını anlamaya başladığımdan beri, anlaşılmak isteme çabasından vazgeçmiştim. 

A.Ö

17 Eylül 2010 Cuma

90lardan kalma..

Çok yazıldı, çok söylendi.
Adına gruplar, fan sayfaları açıldı.
Bahsettiğim şey ne mi?
80-90lar dönemi.
Bizim dönemimiz. (sahiplenirim)
[Bu arada tam bu postu yazarken twitter dan bir arkadasım şöyle buyurmuş:
"80'lerde çocuk olmaktan sonra gelen evre; 80'lerde 'ceset' olmak."
şimdi bir tuhaf oldum bak.
yazacağım şey bambaşkaydı oysa ki..
dur tamam hemen geri dönüyorum...]

ben sadece Beverly Hills çizgi filminden bahsedeceğim bu postta.
Elbette ki ben de çoğu şeyi özlüyorum o dönemlere ait ama şu an agır basan yanı bu çizgi film

: Bianca'nın havuzlu pembe arabası mesela.
Allahımm nasıl özenirdim.
o zaman ki çocuk hallerinizi düşünsenize hanginiz Bianca olmadı? ya da Larke? ya da Troy?
yine yayınlansın oturur izlerim yemin ederim.




bu da şarkımız efendim : video için tıklayınız

Come live your fantasy in Beverly Hills
Come on and make your dreams come true oo oo oo
and there's a teen club in Beverly Hills
So many things that we can do oo oo oooo
Fun for me and you
And the people here, dance into the night
Everybody here dresses out of sight
We're livin in style, we do it right in Beverly Hills


14 Eylül 2010 Salı

eylül

nostalji yapalım biraz..
09 Eylül 2009 Çarşamba - Bursa 
 

en sewdiğim mewsim eylül...
sarıdır eylülün adı bende..
sarı hep solgunlarda kullanılır belki..
kayıplarda..
gidenlerde..
yaprak dökümlerinde..
ama
sarı en cok eylüle yakısır..
sarıyı en cok eylülde sewiyorum ben..
yaprağın dökülmesini de..
yapragın kuruyup düşmesi hüzün werici belki..
ama
kuruyan yapragın çıtırdısı,
göçen kuşun kanadı en cok eylüle yakısır...
aksamları hafif esintiler,
üzerlerimize alınan uzunlar
ve
daha bi zewkle içilen caylar eylüle yakısır..
yağmur da en çok eylüle yakısır..
bu mewsimde izlemeye doyum olmaz yagmuru..
we sonrasındaki koku..
büyüleyici toprak kokusu..
belki de eylüldür tüm bunlara yakısan..
yoksa ben miyim eylüle güzellikleri yakıstıran...
en sewdiğim mewsimde..
en sewdiğim adamla..
şimdi eylülün tadı daha bi başka...



İrem G.