29 Temmuz 2010 Perşembe

Rüya

en son ne zaman yaşadım bu duyguları?
-sanırım 6-7 sene önceydi..
bir daha asla olmaz sanıyordum..
bir daha bu kadar heyecanlanamam..
bir daha bu kadar "benden" biri olmaz sanıyordum..
dahası olabilirmiş meğerse....

normalde yenilgileri hiç sevmem.
hep kazanan olmalıyım taraflardan.
ama eger ki bu yanılma aynı zamanda bir yenilgiyse şayet, ben tüm silahlarımı hibe edebilirim uğruna..
yenilgiyi seve seve kabullenebilirim şu durumda..

bugün, aylardır ilk defa sesini duymadan koyucam başımı yastığa..
gözümü kapadığımda tıpkı açıkken ki gibi sen olucaksın karşımda..
sonra rüyaya dalıcam belki..
ve yine sen karşılayacaksın beni..
senin kokunda uyurken seni görücem, seni yaşıyacağımm taaa derinlerden..
yanımdaymışçasına..
dokunacaksın bana..
dokunacağım sana..
sesini duyucam..
- o özlediğim hani...

sonra o çapkın gülüümseyişin olucak dudagında..
***aşık oldugum..
ve ben öpüceğim seni doyasıya...
sonra;
 bitmesin istiycem bu rüya..

ama uyanıcam..

aslında ne farkeder ki?
bu bir rüya değil,
özlem sadece..
çünkü sen gelince rüyalarıma kavuşucağım ben aslında..

20 Temmuz 2010 Salı

bir tek DİLEK'im var - mutlu ol yeter!

konuşmadan anlaşabildiğiniz insanlar vardır ya hani..

bende ki "o" işte bu kız..

gözü kapalı güvenebildiğiniz birileri var mı etrafınızda?

ne kadar şanslıyım ki: benim var..

benden olan biri var..

benim gibi düşünse de çoğu zaman, sırf ben üzülmeyim diye aslında düşüncelerimin yanlış-tutarsız oldugunu savunan, bana dogru yolu göstermeye çalışan biri..

ha ben görüyor muyum?

-tartışılır :)

bazen kendinize bile itiraf edemediğiniz ya da kendinizle yüzleşmekten korktuğunuz şeyler olmuyor mu?

benim oluyor..

ve ben, kendimle yüzleşmekten bile korkarken tüm yüreğimi açabiliyorum O'na..

çok sevmem ben nasihatleri.. akıl almaları.. yargısız infazları..

ama dedim ya, "O" o kadar benden biri ki; ben en çok onu dinlerim..

itiraf ediyim: dinlerim ama dediklerini çoğu zaman yapmam :)



insanın yaslanabilecek bir dostu olması öyle güzel ki..

her an yanında olabileciğini bilmek nasıl tarifsiz bir güven..



hayatıma girdiği günleri düşünüyorum şimdi..

ne kadar çocuktuk..

ne kadar saf..

ne kadar temiz...

etrafımdaki herkes değişti- zamana orantılı olarak..

ama o hep aynı..

aynı cocuk, aynı saflık..



bu dogumgününde de benden ayrısın melek kalp..

ama ben bu kez üzgün değilim..

biz daha çok birlikte yaşayacağız "gün"lerimizi çünkü..

bu ilklerin yaşandığı bir yıl senin adına..

bizim adımıza..

ve ben sesindeki o "mutlu" tınıyı alıyorum ya işte o yeter bana...

ve sen melek: yine söylüyorum ve söylemekten bıkmıcam....



"HOŞGELDİN DÜNYAYA - HOŞGELDİN DÜNYAMA"

iyi ki doğdun ve iyi ki benimlesin "Dilek"im......
 
ve benim şimdi "bir tek DİLEK'im var - mutlu ol yeter!"
 
 

19 Temmuz 2010 Pazartesi

septik-antiseptik-foseptik

insan ne yaparsa kendine yapıyor..
iyi de olsa kötü de olsa bu böyle..
yaptıgınız bir davranıs,takıldıgınız bir düşünce karsı tarafa dair de olsa, sonuç en cok yapanı-düşüneni yani sizi etkiliyor.
ben çok kuşkucuyumdur, kendi adıma..
olmadık seyleri kafama takabilir ve kendimi paralayabilirim.
o derece sadomazoşistlik maalesef..
bir şeye kuşkuyla yaklaşmak güvenle alakalı bir meseledir özünde..
ben kolay güvenemem karşımdakine..
-tecrübelerime istinaden..
ama işin aşırı septik boyutu kişide olumsuz etkilere neden olabiliyor..
sürekli "acaba"larla yaşamak ne menem bir eziyettir bir bilseniz..
daha önceki yazılarımda kalbimden akan sıcak kandan bahsetmiştim ya hani, kuşkularımın beynimi kemirmesinden kaynaklanıyordu aslında..
ben bir şeyi acabalarla düşünürken, o şey olmasa da olmuş gibi yaşadıgım için sıkıntı çekiyor, üzülüyordum..
yani en başta da söylediğim gibi :  insan ne ederse kendine ediyor...
dolayısıyla bu kadar kuşkucu olmamalı..
biraz daha oluruna bırakmalı her şeyi..
boğmamalı.. boğulmamalı..
çünkü septikle başlar bu durum, foseptikte son bulur ne me lazım..