anne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ağustos 2021 Perşembe

Doğumsal Hipotiroidi

Alin henüz 15-20 günlük falandı...
 telefon çaldı. 
 Ekranda sağlık ocağının hemşiresinin numarasını görünce bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım... 
 telaşla telefonu açtım... 
Alin’den alınan 2. topuk kanlarındaki bir değerde bir gariplik vardı..
 vakit kaybetmeden görüşmemiz lazım dedi.. 
 yüreğime bir bıçak saplandı... buz kesti vücudum...
 kendimde doktorla görüşecek gücü bulamadığım için babası gitti görüşmeye.. 
 çok acil bizi sevk etmeleri gerekmiş bi devlet hastanesine... 
 nasıl oldu hatırlamıyorum kendimizi Zeynep Kamil’de bulduk.... ( o dönem hastane bahçesinde attığım instagram Storylerde mesaj atanlar olmustu; konuyu bilmeden bir sıkıntı mı var ya da dua gönderen kişiler.. o ara lohusalıgın da verdiği ekstra hassasiyetim nedeniyle yazacak gücüm yoktu...) 




hiç bilmediğim bir konu.. bilmediğim bir alan... “çocuk endokrinolojisi”ne gittik... 
çünkü Tsh değerleri aşırı yüksekti..
 ne alama geldiğine dair tek fikrim Tsh’ın tiroid hormonu ile ilgili olmasıydı...  sağlık ocağının yönlendirmesiyle görüştüğümüz doktor tekrar test yaptı bu kez topuktan değil, direkt damardan bakılması gerekiyormus.. 
sonuc normal değerin neredeyse 20 katı yüksek çıktı... 
 Alin’in tiroid hormonu az çalışıyordu... 
şimdi 2. Aşama.. 
peki az mı çalışıyor yoksa hiç mi yok?
 Ultrasona girdi..
doktorun muayene odasında yaşadığım o berbat hissi anlatamam sanırım...
ekranda bir şeylere bakıyor ben de cocugun kafasını yukarı dogru tutuyorum ki ultrasonda görebilsin vs...
elim ayağım titriyor...
dakikalar geçmiyordu...
sonra tamam dedi..
raporu yazacagım dısarda bekleyebilirsinizdedi.
neymiş dedim doktora?
yazıcam dedi...
söylesene be adam var mı yok mu ne haldeyiz..
mecbur bekledik raporu yazmasını ve doktorumuza gittik.
raporu inceledi.
tiroid bezleri vardı sadece hormonlar az calısıyordu..
ama az çalışıyordu... 
 Hastalığın adı da Doğumsal Hipotiroidi Ymiş.. 
o zamana kadar hiç duymamıstım... 

 (Tiroid bezinin gelişimsel hatalarından, tiroid hormon biyosentezi ve tiroid bezinin regülasyonunda doğuştan gelen bozukluklardan kaynaklanan tiroid hormon yetersizliği ile karakterize klinik bir durumdur. Kalıcı hipotiroidinin en sık karşılaşılan nedeni konjenital nedenlerdir. Yenidoğan döneminde en sık karşılaşılan endokrinolojik sorundur. Kaynak : HSM)

hemen ilaç tedavisi başladı.. 
ilaca başlamasıyla birlikte 1 hafta içinde değerler ciddi şekilde düştü. 
 İstenilen referans aralığına geldi... 
Aylık kan tahlilleri yapıldı.
 Ben de bu süreçte sürekli hastalığı, hastalığın seyri ve iyi bir doktor araştırması yapıp durdum. inanılmaz korkunc senaryolar okuyordum sürekli.. 
zaten bu hastalıkta falan internette gezmek deli işi gerçekten. 
bu yazıyı benim gibi olanlar için yazıyorum..
 panik olmayın, üzülmeyin diye... 
Düzenli gittiğimiz doktor kontrolleri ve ilaç dozunun kan değerlerine göre sürekli değiştirilmesi neticesinde çok şükür ki kan değerleri artık istenilen düzeyde.. 
3 ay önce (2 yaşını doldurduğunda) ilacı tamamen kesti doktorumuz.
 şimdi yılda 2 kez rutin kontrolleri yapılacak. 
 bu hastalıkta çoğu bulgular 3 yaşında sıfırlansa da bazı durumlarda bu süreç uzayabiliyormus.
 Böyle bir durumda en ama en önemli konu kesinlikle erken tanı ve tedavi.. 
 her hastalıkta olduğu gibi erken tanı hayat kurtarır..

19 Eylül 2017 Salı

Çınar'ın Anaokul Süreci

Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama bence 3 yaşından itibaren eğer başlatılabiliyorsa, çocuklar anaokuluna ya da oyun gruplarına başlamalı. Çınar suan tam 3 yaşında. 36 aylık. Okul araştırmaya Nisan-Mayıs aylarında başlamıştım. Epey zorlu bir süreç bence. Bir kere asla %100 sizin beklediğiniz bir okul olmuyor hiç biri. Benim okul konusunda en büyük kriterim; Çınar'ın okula mutlu gidip mutlu gelmesiydi. Daha sonra da evime yakın olsun ve tabii ki kaliteli vakit geçirsin.. Şuan için motomot bir eğitim almasını beklemiyor ve istemiyorum. Evde artık ona yeteri kadar verim sağlayamadıgımı ve boşa vakit geçirdigimizi düşünüyordum. Bu sebeple okul arayışına girdim. 6-7 okul gezdim bu zaman diliminde. Kiminde idari kadrodan güzel elektrik alamadım, kiminde okulu hijyenik bulmadım, kimisi uzak geldi vs vs... Sonuc olarak tatile girmeden de evimize yakın ve bir tık da olsa cevremde olumlu seyler duydugum bir okula karar verdim. Yaz tatili boyunca Çınar'ı hazırladım okul konusunda. Artık büyüdün ve okula gideceksin, eğlenceli oyunlar oynayacak ve bir sürü arkadasın olacak gibi. Kendisi de artık cok hazırdı (!) Çevresine sürekli tatilden sonra okula başlayacagını ve ne kadar mutlu oldugunu anlatıyordu. Okul oryantasyon döneminde de Çınar'ın bu yaklaşımı sayesinde sorunsuz geçecegini düşünüyordum. 
.................
 Yanılmışım.............
 İlk gün bir heves çantayı sırtına taktı ve güle oyna gittik okula. Oryantasyon boyunca birlikte olacak ve günde 1-2 saatlik bir dilim olacaktı. İlk gün bahçede güzel etkinlikler hazırlanmıştı cocuklarımız için. Yeni bir ortam oldugu için Çınar'ı sabit tuttmak biraz zor oldu tabii. Etkinliklere katılsa da bu 5-10dk sürdü. Aslında bu süreç de normalmiş. Etrafını keşfetmeye çalıştıgı ve onu uyaran şeylerin cok fazla oldugu için. 
 Birlikte gittiğimiz ilk hafta "birlikte" oldugumuz için sıkıntı olmadı esasında. Ne zamanki sınıfa çıkılacak dendi. Çınar gardını geçirdi... "Sen de gel" sanırım o gün 100 'e yakın bu cümleyi duydum. 
Sınıfa velilerin cıkması yasaktı. Diğer cocuklar da etkinlenebilir ya da cocuk bu duruma alışabilir diye sanırım. 
 Sınıfa cıkamayacagımı, onu bekleme salonunda bekleyecegimi ve beni görmek istedigi her zaman ögretmenine söyleyip yanıma gelebilecegini anlattım. 
 Kabul etmedi.... 
 Daha sonraki günlerde, ögretmeni bir şekilde kendisine yardım etmesini, sınıfa bir şey cıkartmak için destege ihtiyacı oldugunu vs gibi bahanelerle Cınar'ı sınıfa çıkarttı. 
 Arada bir kameradan izlediğimde aglıyor ama etkinliklere de katılıyordu. Cınar için okul süresi bittiginde yanıma iner inmez aglıyor ve bir daha gelmek istemedigini söylüyordu. 
Her gün sil baştan bir şekilde onu ikna etmeye çalışıyordum. - hala da çalışıyorum. 
 Bugün okula gittiğimizde öğretmeni onu aglayarak da olsa kucagına aldı ve sınıfa cıkarttı. Öyle görünce içim sızladı.. 
Bu süreçte kendimi de cok zorluyorum aslında. 
Yaşadıgım kaygıları hissediyor ve daha cok endişeleniyor o da sanırım.
 Bugün ögretmeni onu öyle alınca hiç tepki vermedim. 
O gidince gözüme bi toz kaçtı ama.... 
 15dk sonra kameradan sınıfı izledigimde ağlamıyor ve etkinliklere de katılıyordu. 1-1.5 saat kadar bekleme salonunda bekledim. Sonra sınıf ögretmenine sordurdum. Bir sıkıntı olmadıgını ve keyifli oldugunu söyledi. 
İlk defa onu bugün okulda bıraktm ve eve döndüm. 
Eve geldikten 1 saat sonra Çınar geldi. Servisten mutlu indi. Eve gelince okulda neler yaptıgını konustuk. Tekrar sınıfa gitmek istemedigini söyledi ama o okula gidince benim de işe gittiğimi söyledim. O evde yokken aslında evde de hayat devam ediyor imajı vermemeliymişiz. Sevgili Pedagog'umuz Seda bu konuda beni epey yönlendirdi. 
 Bugün Öğle uykusuna yatırırken Çınar'ı, benim de işe başladıgımı, o okula giderken benim de işe gittiğimi anlattım. Yarın ben yine işe gidecegim sen de okula gideceksin ve okul süresi bitince benim işim de bitecek ve ben yine seni kapıda karşılayacagım diye anlattım.
Şuan sürecimiz bu şekilde ilerliyor. Merak edip attıgınız mesajlar için toplu bir cevap olsun istedim. İlerleyen günlerde halimizden haberdar ediyor olacagım :)

20 Mayıs 2017 Cumartesi

Yaz = Sebze :)

Her gün "bu aksam ne yemek yapsam?" derdim var.. Ha buna ragmen her aksam yemek yapıyor muyum? Aramızda kalsın ama Hayır :)
Ben yemek secen biri degilim ama eşim bu konuda beni epey zorluyor. Sebze yedirmek için akla karayı seciyorum resmen..
Çınar ek gıdaya basladıgından beri çeşit çeşit sebzeler tattırdıgım için suan ona yedirmekte zorluk cekmiyorum ama evde rol&model olarak babasını bu konuda dikkate alırsa yandık ki ne yandık...

Yaz aylarında sebze bulunabilirliği de artınca nasıl mutlu oluyorum.
Mesela benim önüme bir taze fasulye, mevsim salatası falan gelse nasıl afiyetle yerim..
Siz de benim gibi daha yeşillikçiyseniz e bir de yaz gelirken azcık forma gireyim derseniz bu kalori bilgileri belki işinize yarar:)


Salatalık - 100 gramı 15 kalori
Su oranı son derece yüksek, kalorisi ise çok az olan salatalık diyetlerde sınırsız tüketilebilir. 100 gramında yalnızca 15 kalori vardır.
Semizotu - 100 gramı 16 kalori
Sade yendiğinde bile nefis bir tat sunan semizotu mineraller, vitaminler ve omega 3 açısından son derece zengin. Ayrıca 100 gramında yalnızca 16 kalori bulunuyor.
Kabak - 100 gramı 16 kalori
Yüksek lif içeriğiyle sadece diyetlerde değil, normal hayatta tüketilmesi de sıkça önerilen kabağın 100 gramında 16 kalori var.
Roka - 100 gramı 25 kalori
Salatalarda özgürce kullanılabilen, balığın vazgeçilmezi olan roka hem sağlıklı hem de çok düşük kalorili: 100 gramı 25 kalori.
Kereviz - 100 gramı 16 kalori
Yaza girerken kereviz bulmak zor olacaktır. Ancak dört mevsim formda kalmak isteyenler unutmamalı ki, her 100 gram kerevizde yalnızca 16 kalori var.
Domates - 100 gramı 18 kalori
Yazın kraliçesi domates, hem yemeklerde hem çiğ olarak hayatımıza bambaşka bir lezzet katıyor. 100 gramındaki 18 kaloriyle de kendine hayran bırakıyor.
Marul - 100 gramı 14 kalori
Salataların temeli, sandviçlerin lezzeti, kimi zaman da çıtır çıtır bir atıştırmalık… Hem lifli özelliği hem de 100 gramda 14 kalori bulunduran hafifliğiyle diyetlerin vazgeçilmezi.
Limon - 100 gramı 27 kalori
C vitamini deposu limon, salatalarda, zeytinyağlılarda veya içeceklerde kullanılabilir. 100 gramında 27 kalori bulunan bir yaz bereketidir.
Acı biber - 100 gramı 40 kalori
Antioksidan etkisi de olan acı biberin 100 gramında sadece 40 kalori var. Salatalarda, yemeklerde veya acıseverler tarafından tek başına tüketilebilir.
Turp - 100 gramı 16 kalori
Bol lifli, antioksidan özellikli, az kalorili bir diğer lezzet, turp. 100 gramında sadece 16 kalori bulunan bu lezzet gün içinde ne kadar tüketilse az.
Havuç - 100 gramı 42 kalori
Lif içeriği yüksek, kalorisi düşük bir diğer sebze de havuç. Kıtır kıtır yemesi en eğlenceli sebzelerden olan havuç 100 gramındaki 42 kaloriyle diyetlerin de vazgeçilmezi olabilir.
Lahana - 100 gramı 24 kalori
Lahana aslında bir kış sebzesi fakat bu lezzete kavuşmak isteyenler ilkbahar boyunca Brüksel lahanası tercih edebilirler. 100 gramında yalnızca 24 kalori bulunuyor.
Sade kahve - 100 mililitresi 10 kalori
Kahvesiz yapamayanlar, bu lezzeti gönül rahatlığıyla tüketebilirler. 100 mililitre sade kahvede yalnızca 10 kalori bulunuyor. Bu da bir Türk kahvesi fincanından biraz fazlaya denk geliyor.
Şekersiz çay - 100 mililitresi 3 kalori
Şekersiz içildiği sürece, çay tiryakilerinin bu lezzetten ayrı kalmasına gerek yok. Bir çay bardağına denk gelen 100 mililitre çayda sadece 3 kalori bulunuyor.





12 Mayıs 2017 Cuma

Mayıs Ayı Besin Alerjisi Farkındalık Ayı

Bir alerjk bünye ve alerjik cocuk sahibi olarak "alerji" ile ilgili çok sık arastımak durumunda kalıyorum.
Ben bu aylarda bahar alerjisi olarak bilinen saman nezlesi ile bogusuyorum.
Oglumun da hafiflemekte olan bir süt alerjisi durumu var.
Mayıs Ayı Besin Alerjileri e farkındalık ayı. Bu süreçte faydalı olabilecegini düşündüğüm Çocuk Alerji ve Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçay 'ın görüşlerini okumanızı öneririm.




Mayıs Ayı Besin Alerjileri Farkındalık Ayı

Dudak Kenarındaki Kızarıklık ve Kaşıntıya Dikkat!

Karpuz, kavun ve domates gibi meyveleri yedikten sonra, dudaklarınızda kızarıklık ve kaşıntı oluyorsa alerjiden şüphelenilmelidir. Bahar aylarında görülen, Polen Alerjisi ve meyveler arasında çapraz reaksiyon bulunur.

Besin Alerjileri farkındalık haftası sebebiyle açıklamalarda bulunan İstanbul Alerji Merkezi doktorlarından Çocuk Alerji ve Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçaydünyadaki alerjik hastalıkların başında besin alerjisinin geldiğini ve her 13 çocuktan birinde görüldüğünü söyledi. Besin alerjilerine bağlı, hayati tehlike oluşturan, aniden gelişen ve bütün vücut fonksiyonlarını durduran Alerjik şok olarak adlandırılan “Anafilaksi”ye karşı anne babaları alerjik besinleri içeren gıdalar için ve çapraz reaksiyonlara karşı uyardı. Süt alerjisi varken tarhana çorbası içmenin, sütten yapılan yoğurt sebebiyle hastalığı tetiklediğine ve süte alerjisi olanların %90 çapraz reaksiyon nedeniyle keçi sütüne de alerji gelişebildiğine dikkat çekti. Ayrıca polen alerjisi olanlarda meyvelere karşı da çapraz reaksiyon olabileceğini belirtti.
Çocuk Alerji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçayinsanın hayatı boyunca yaklaşık 170 gıdaya karşı alerji yapma potansiyeli olduğunu, fakat en çok besin alerjisi yapan gıdaların başında süt, yumurta, soya, buğday, fındık fıstık gibi çerezlerin ve deniz ürünlerinin geldiğini söyledi. Prof. Dr. Akçay şöyle konuştu: “Besin alerjisi belirtilerden en sık görülenleri; besin aldıktan sonra ağız etrafında, yüzde ya da vücutta kızarıklık, kaşıntı, egzama olmasıdır. Çocuğunuzda egzama belirtileri varsa; yanaklarında kızarıklık veya kulak arakasında, boyunda, eklem yerlerinde kızarıklık, ciltte kuruluk gibi belirtilerle kendini gösterir ve besin alerjisi yönünden mutlaka incelenmesi gerekir. Çocuğunuzun vücudunda kaşıntılı kızarıklıklar var ve tekrarlıyorsa, ek gıdaya yeni başladınız ve beslendikten sonra 2 saat içinde dudak etrafında kızarıklık, dilde veya dudakta şişme oluyorsa besin alerjisi belirtilendendir. Kakasında kan görmüşseniz, sebebi bulunamayan kusmalar oluyorsa, tedaviye cevap vermeyen reflü varsa, sebebi bulunamayan kabızlık, şiddetli gaz ağrısı; 3 haftadan uzun süren ve 3 saatten daha uzun huzursuzluk, akciğerde sık tekrarlayan hırıltı, burun tıkanıklığı, burun akıntısı veya nefes sıkışması olmuşsa önemlidir. Besin alımından sonra alerjik şok dediğimiz vücutta ciddi kaşıntılı kızarıklık ve nefes sıkışması olmuşsa en önemli belirtileri arasındadır. Besin alerjisinden şüphelenmeniz için bu belirtilerin hepsi olmak zorunda değil. Belirtilerden bir tanesi bile besin alerjisinden şüphelenmek için yeterlidir. Çocuğunuzun zaten bir besine karşı alerjisi varsa diğer besinlere karşı da besin alerjisi gelişme riski yüksektir.”
Anne Sütüyle Beslenen Bebeklere Dikkat!
Çocuk Alerji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçay; emziren annelere, “Benim bebeğim sadece anne sütüyle besleniyor onda olmaz' diye düşünmemek gerektiğini ve besin alerjisi belirtilerinin yalnızca anne sütüyle beslenen bebeklerde de görülebildiğine dikkat çekti. Alerjik gıdaların, annenin sütüyle bebeğe geçtiğini, böyle bir durumda anne sütünün kesilmediğini ama anneye diyet verdiklerini belirtti. Çünkü anne sütünün ilk 6 ay bebeğin alerjik hastalıklara yakalanma riskini 10 kat azalttığını vurguladı ve şöyle konuştu: “Bebeğinizde besin alerjisi belirtileri varsa teşhisinin konulması çok önemlidir. Teşhis konulmadan alerjiye neden olan besin alınmaya devam edilirse bebeğin hayatı tehlikeye sokulabilir. Bu nedenle besin alerjisi belirtilerini gözden kaçırmamak gerekir.”
Besin Alerjisi Teşhisi Çok önemli
Sıklıkla yapılan yanlış; çok hafif bir alerjiyle çok ciddi diyetlerin yapılmasıdır. Sadece alerji testi ile teşhis konulmamalıdır. Ayrıca alerji testinde alerji çıkmadan da gizli besin alerjisi olabilmektedir. Bu nedenle doğru teşhis için doğumdan 18 yaşına kadar olan çocuklarda çocuk alerji uzmanı, 18 yaşından büyüklerde yetişkin alerji uzmanlarınca teşhis konulması çok önemlidir.
Besin İntolerans testleri besin alerjisini göstermez!
Besin intolerans testleri adı altında yapılan alerji testleri besin alerjisini göstermez. Sadece hangi gıdaları fazla tükettiğinizi gösterir. Bu nedenle besin intolerans testlerinin alerji için yapılması da yanlıştır.

11 Mayıs 2017 Perşembe

Paşabahçe'den Anneler Günü Sürprizleri

Evimde ben de en çok Paşabahçe ürününü kullanıyorum diyebilirim.
Bu anneler gününde hala annelerinize ne alacagınıza karar vermediyseniz.
Paşabahçe magazalarına bakmadan karar vermeyin derim.
Üstelik çeşitli sürpriz ve hedeyiler olacakmıs. İşte buyrun detayı :)



PAŞABAHÇE ANNELER GÜNÜNÜ
SÜRPRİZ HEDİYELERLE KUTLUYOR


Paşabahçe, 12-14 Mayıs tarihleri arasında, Türkiye’nin dört bir yanında 70 farklı noktada düzenleyeceği Anneler Günü’ne özel etkinlikler ve sürpriz hediyelerle annelere unutulmaz anlar yaşatacak.

02.05.2017 – Türkiye’nin lider markası Paşabahçe, Anneler Günü’nü 12-14 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştireceği özel etkinliklerle kutluyor. “Paşabahçe’si sizden, sevgiye dönüştürmek annenizden” sloganı ile gerçekleşecek etkinlikler kapsamında 70 farklı perakende noktasında Paşabahçe alışverişi yapanlar, birbirinden güzel Paşabahçe ürünlerini kazanma şansı yakalayacak.

Paşabahçe’nin “Paşabahçe’si sizden, sevgiye dönüştürmek annenizden” konseptiyle 3 gün boyunca sürdüreceği etkinlikler kapsamında, belirli perakende noktalarından Paşabahçe alışverişi yapan müşteriler, zincir marketlerde kurulan Paşabahçe alanlarındaki oyunlarla, sürpriz hediyeler kazanma fırsatı yakalayacak.


Paşabahçe Hakkında
Cam sektörünün küresel oyuncusu konumundaki Şişecam Topluluğu şirketlerinden Paşabahçe Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş., cam ev eşyası alanında Avrupa’nın ikinci, dünyanın ise üçüncü büyük üreticisidir. İhtisaslaşmış mağazacılıkta özgün yapısıyla Türkiye’de lider olan ‘Paşabahçe Mağazaları’nı da bünyesinde barındıran Paşabahçe Cam, 80 yıllı aşkın geçmişiyle Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer almaktadır.
Otomatik ve el imalatı olarak 20 binin üzerindeki ürün çeşidiyle çok geniş bir müşteri kitlesine hitap eden ve ürünlerini 140 ülkeye ihraç eden Paşabahçe Cam, üretim faaliyetlerini Türkiye’de Kırklareli, Eskişehir ve Denizli fabrikalarında, yurt dışında ise Bulgaristan ve Rusya Federasyonu’ndaki tesislerinde gerçekleştirmektedir.





5 Mayıs 2017 Cuma

Skip Hop Çerez Kabı

Çocuklar için ara öğün ve saglıklı atıştırmalıkların önemini yeteri kadar önemsemedigimizi düşünüyorum. Sanki 3 ana öğün yemesi yeterli gibi algılanıyor.
 Oysa ki,özellikle oyun çağındaki çocuklar çok hareketli oldugundan aldıkları enerjiyi de hemen yakarlar. Çocuklar günlük enerjilerinin yaklaşık  %20'sini ara öğünlerden karşılamaktadırlar. Bu sebeple mutlaka takviye öğün ve atıştırmalıklar verilmelidir diye düşünüyorum.Bu anlamda, özellikle kuru meyveler bence hayat kurtarıcı..

Biz Çınar'la dışarı cıkarken yanımızda mutlaka atıştırmalıklar olur. Çünkü bazen işimiz dısarıda uzayabiliyor ve öğün atlama riskimiz olabiliyor. Biz de yanımızda saglıklı atıstırmalıklarla geziyoruz.

Bir süredir bu tarz yiyeceklerimizi buzdolabı poşetlerinde yanımda tasıyordum ama dökülme, hijyen ve kullanım acısından beni epey zorluyordu. Üstelik arabadaysak ve Cınar'a vermek zorunda kalıyorsam bu durum biraz işkenceye dönüşebiliyordu. Çünkü gözüm hem trafikte hem de Çınar'da olamalıydı. Sürekli "Döküldü mü?", "Kendi başına alabildi mi?" diye kafamda deli sorular dönüyordu.

Şimdilerde bir ürün keşfettim. " Skip Hop Çerez Kabı " Tam da ihtiyacımız olan bir çerez kabı.
Artık evde de, dısarda da gönül rahatlıgıyla Cınar'ın eline veriyorum kabını ve diledigi gibi yiyor atıstırmalıklarını..


Kaymaz ve kolay tutulabilen kulbu sayesinde rahatca kendisi tasıyabiliyor ve bu kulp ile cantaya ya da bebek arabasına bile takabiliyoruz.
Özel kilit sistemi sayesinde artık "bayatladı" derdim de yok. Tazeliğini uzun süre koruyor.
Arabada da artık daha güvenliyim cünkü gözüm artık dökülme riskinde degil tamamen trafikte, çünkü içersindeki esnek kapak sayesinde yiyecekler dökülmüyor.

Çınar ve ben bu yeni çerez kabı ile çok mutluyuz. İkimizin de hayatını kolaylastırdı.

Biz Çerez kabının Köpekli olanını tercih ettik.
Daha birçok çeşidi var, mutlaka bakmanızı tavsiye ediyoruz.
Çerez kaplarının şirin görüntüsü de atıştırmalık sevmeyen çocuklarınız için çekici olabilir.







25 Nisan 2017 Salı

Çocuklarda Su Tüketimi

Birçogumuz günlük koşturmacanın içindeyken, bazen kendimiz için aslında fazlasıyla önemli konuları atlıyoruz.
En basiti; su içmek.
Ben bir dönem maalesef ki "susayınca su içen" insanlar kategorisindeydim. 
Zamanla su içme alışkanlıgımı arttırıp günlük bir rutin olusturabildim.
Bu alışkanlıgı nasıl arttırabildigimi soracak olursanız ilk ve önemlli çıkış noktam 2.5 yaşındaki oğlum Çınar oldu aslında. Bu konunun onunla ne ilgisi var diye düşünüyor olabilirsiniz. Cevabı basit :
 Ben Çınar'ın rol/modeliyim. 
Onun saglıklı beslenmesi ve gelişmesi takdir edersiniz ki her ebeveyn gibi beni de yakından ilgilendiriyor ve mutlu ediyor.

Yetersiz su tüketimi fiziksel ve zihinsel perfomansı olumsuz etkiliyor. Dikkatsizliğe yol açarak, öğrenme yetilerini de engeliyor. Bu sebeple ilk hedefimiz "susadıkca" su içmek yerine "vücudumuzun istediği kadar" su içmek olmalı. 

Su tüketimi her çocuğun yaşına, cinsiyetine, kilosuna, boyuna ve aktivite düzeyine göre değişiyor. Ancak yine de her çocuğun mutlaka alması gereken bir ‘su’ miktarı var. Milli Akademi Tıp Enstitüsü Gıda ve Besin Kurulu’nun verilerine göre çocuklarda günlük sıvı tüketiminin aşağıdaki miktarlarda olması gerektiğini belirtiyor.

1-3 yaş arasındaki çocuklar: 1.3 litre*
4-8 yaş arasındaki çocuklar: 1.4 litre
9-13 yaş arasındaki kız çocuğu: 2.1 litre / erkek çocuğu 2.4 litre
14-18 yaş arasındaki kız 2.3 litre / erkek - 3.3 litre
*1 litre yaklaşık 5 orta boy su bardağı kadardır.


Çınar'ın oyun oynadıgı alanlarda ya da sürekli sabit duran mama sandalyesi üzerinde mutlaka suyu durur. Bazen kendisi oyun oynarken oyun arasında gider içer ve tekrar oyununa devam eder. Bazen de ben "hadi biraz su içelim" derim ve karsılıklı anne & ogul su keyfi yaparız 😊 


Son günlerde her işini kendi yapmayı tercih ettiği için  Çınar daha bir keyifle su
içiyor. Çünkü yeni suluğu Skip Hop Pipetli Baykuş Suluk 'un kapağı o kadar kolay açılıp kapanabiliyor ki sırf o kapak açıp kapatma uğruna bile epey su içmiş oluyor 😊  Çocuklar için özel tasarlanmış cırt cırtlı bant ile de dışarı cıkarken sulugunu eline alıp rahatlıkla tasıyabiliyor. Uzman Pedegog ve Cocuk doktorları önerileriyle şekillendirlen Zoo hayvan arkadasları temalı Skip Hop koleksiyonunda daha birçok şirin hayvanlar yer alıyor.Biz tercihimizi şimdilik Baykuştan yana kullandık.  Diğer ürünlerine de mutlaka göz atmanızı tavsiye ederim.








24 Mart 2017 Cuma

Anne Sütü

Dogum hikayemizden bahsettiğime göre sıra geldi "anne sütü" mevzusuna...
Hamileyken ve öncesinde cok da 'takık' degildim aslında bu konuya..
Daha dogrusu bilgisizdim demeliyim..
Normalde sezeryan dogumlarda emzirme biraz güç olurmuş..
Bizim durumumuz biraz farklı gelişti.
35. Haftada dogum yaptım.
Ama doktorum erken dogumu öngördüğü için bebeğin gelişimine destek olacak iğne tedavisine başlamıştım. Dolayısıyla çok şükür ki bir aksilik yaşamadık.
Dogum sancısı ve normal dogum anne sütünün gelişini belirleyen unsurlarımış.
Ben kendi saglık durumumdan ötürü normal dogum yapamadım ama normal süreç başladığı için de anne sütünde bir aksilik yasamadım.

Emzirmek garip bir duygu.
Bedeninle bebeğini besleyebilme inanılmaz bir lütuf bence.
Yaklaşık ilk 1 aylık emzirme sürecim biraz sancılı geçti.
İlk hafta göğüs uçlarına olusan hassasiyet ve yaralar benim de başıma geldi..
Ben biraz krem işini hafife almış olabilirim.. Yani hamileyken pek fazla krem kullanmamıstımi hatta etmişim.. Sonradan anlıyorsun maalesef acı bir şekilde..

1 ay kadar bir süre emzirirken gögsümde yaralar olustu.. Çok zorlu bir süreçti ama o sıralar minicik bir beden sana muhtaç ve asla düşünmüyorsun emzirmemeyi..

Öyle böyle derken alıştım.. Yaralarım iyileşti..

Anne sütünü arttırmak için neler yaptın derseniz ;

- bol su içtim en başta... bence en önemlisi bu.
Lohusa şerbeti vs. şeyleri ben pek dogru bulmuyorum.. Yok yere vücuda o kadar şeker yüklemeye gerek olmadıgını düşünüyorum. Dolayısıyla da içmedim de...

Yeşil yapraklı sebzeler, salatalıklar... özellikle de dereotu cok tükettim.. Eskiden dereotu sevmezdim, o dönem onu da sevmeye basladım. Hala da tüketirim.

Dinlenmek de çok önemli.. Uyku..
Mümkünse, yapabiliyorsanız bol bol uyuyun..
Çınar cok uyuyan bir bebek degildi, tek basıma baktıgım için de bu dinlenme mevzuu ben de  gecerli olamadı.

Çınar şuan 2.5 yaşında... 23 aya kadar emzirdim..

Emzirme döneminde Çınar'da süt ve süt ürünlerine karsı alerji basladı ve ciddi bir diyet yaptım..
Bu süreçte de cok kilo verdim..
Bir yandan iyi oldu çünkü hamileliğim süresince 18kg almıştım :)

Alerji konusuna baska bir postta deginecegim..
Ve emzirmeyi nasıl bıraktıgımızı da..

Son olarak;
Çevrenizde cok karısan olacak. Aç bu cocuk diyen cok olacak.
Herkes bilirkişi kesilecek.
Hepimizin başına geldi.
Geçiyor merak etmeyin.
Cocugunuzu en iyi siz tanırsınız.
Nasıl davranmak istiyorsanız öyle yapın.
Yoksa siz yıpranırsınız...

Hadi o zaman şimdilik hoşcakalın, sütünüz bol olsun :)





20 Aralık 2016 Salı

Hamileymişim?!! :)

hamilelik sürecim nasıl mıydı?
............................................................

birkaç gün süren tansiyon düşüklüğüm sebebiyle dr kontrolüne gittim.
kan tahlili yapıldı ve sonucun cıkması 2-3 saati bulacaktı, işe döndüm..
çalışırken zamanın geldiğini farkedip dr.umu aradım.
ve hamile oldugumu söyledi..
biraz korku biraz endişe ve heyecan duyuyordum..
öyle uzun uzadıya sürpriz yapmak falan aklıma gelmeden eşimi aradım ve hemen telefonda söyledim :))
durumun netleşmesi için dr.um 2 gün sonra tekrar gelmemi ve kan degerlerimde artış olup olmadıgnı görmek istedigini söyledi.
bu süreçte kimseye bir şey söylemedik.
2. kontrole gittiğimde degerlerim artmıs ve kese gözükmüştü..
artık resmen hamileydim!
eşime whatsapptan attıgım mesaj geliyor aklıma da insan whatsaptaan mı yazar ya.. bir şekil bi bişey yapar :)
tam odunluk bendeki :D
ona yazdıgım mesaj direkt gözümün önünde suan..
ultrason görüntüsünü atıp "kısmetse 19 ekimde çekirdek bir aile oluyoruz" yazmıstım :)

o aksam annemleri arayıp hamile oldugumu söyledik..
ama evde misafir varmıs ve ben anneme kimseye caktırma ama sana bir şey söyleyecegim dediğimde, sesindeki ruhsuzluk beni sinir etmişti :D
oysa caktırmamasını söyleyen bendim.
acaba hormonlarım anında mı devreye girmişti? :))
neyse,
sonra kayınvalidemlere aradık.
eşim; babaanne olacaksın dediğinde, "bak sakın almayın köpek möpek" demişti :))
bir süredir köpek beslemeyi düşünüyorduk o dönemler..
ve esprisine babaanne olacaksın diyorduk ona da..
velhasıl "normal" babaanne olacagına bir türlü ikna edemedik hemen :)
ilk soku herkes atlattıktan sonra, birilerine söyleyebilme hissi içimi kemiriyordu..
iş yerinde kimseye söylememiştim..
eski arkdaslarımdan zeynep ve eşine söylemiştik..
sonra bir gün iş yerinde yazıcıdan bir şey almak için kalktıgımda bir arkadasımı da yazıcının basında bir şeyler alırken gördüm.
o an kendimi tutamayıp ona söyledim..:)
öyle böyle derken birkaç gün geçmişti ki feci mide bulantılarım baslamıstı..
yemek yemeyi geç, kokusunu duymayı geç, yemek adının geçmesi bile beni mahvediyordu..
gece uykudan uyanıp 6-7 kere lavabonun yolunu tuttugum günler geliyor da aklıma şimdi, tüylerim diken diken oluyor..
cok zor bir 4 ay geçirdim..
o dönem annem en büyük kurtarıcım oldu..
günaşırı hastaneye gidip serum taktırıyordum.
normal yollarla beslenmem mümkün değildi.
sadece galeta,tuzlu cubuk,patates haslaması falan yiyebiliyordum..

öyle böyle derken 4.ay gibi mide bulantılarımdan kurtulmus, artık bir şeyler yiyebilmeye baslamıstım..
ama baslarda cok fazla serum takviyesi ve benim her mide bulantımda kuru ekmege dadanmam sonunda kiloları da hızla almaya baslamıstım..

ikj kez adam akıllı kahvaltı ettiğim günü hatırlıyorum mesela.. Arkadaslarla Kavacık'ta bir yere gitmiştik.. Aylar sonra agzıma kahvaltıya dair bir şeyler girebilmişti..

O zorlu mide bulantılı dönemi atlattıktan sonra son aylarda da hareket yasagı gelmişti bu kez..
üstüne de mide yanmaları, reflü derken hamilelik beni epey yıpratmıştı..

7. aydan itibaren doktorum çalışmamam gerektiğini ve mümkün oldugunca hareket etmeden beklemem gerektiğini söylemişti..

32. haftadan itibaren evde yatmaya basladım ve 35. haftanın ilk günü de dogum basladı.... :)



(....devamı gelecek ;) )


2 Eylül 2016 Cuma

yeni ismimle 'merhaba' :)

yıllardır kullandıgım principessa-irem adresimi "iremgulenc" olarak güncelledim.
principessa'yı secme nedenim "hayat güzeldir" filmiydi... ne etkilenmiş, ne de cok sevmiştim o filmi...
eskiye dönüp baktığımda her telden yazdıgım yazıları gördüm..
şimdi isim değişince sanmayın ki hep "analık" üzerine konuscaz.. :)
ben yine aynı ben..
sadece artık biraz daha büyüdüm..
hala beni okuyanlarınız varsa selam olsun..
inşallah artık daha sık görüşücez :)
öperim..


8 Mayıs 2010 Cumartesi

bitek ANNEM olsun...

KISA.. ÖZ.. NET..

"annedir yüreği fazla dayanamaz!


herkes bıksa benden,
annem bana doymaz.

öper besler beni,

unutur kalbinde.

annem burda olsun bana bir şey olmaz!

hergün bakar bana,

kusurumu görmez,

günler gece olsa,

o ışığı sönmez,

ellerim büyüdü avuçlarında,

bi tek annem olsun bana bir şey olmaz!!"

7 Mayıs 2009 Perşembe

♥ Anneler Günün Kutlu Olsun Annecim ♥


Ne büyük bir tanrısallık aslında annelik. insandan insan yaratmak. Allah'ın biz insanlara, kadınlara bahşettiği en büyük olgu belki de.. kendinden parça yaratmak ve onun gün be gün büyüdüğünü, senden
bir şeyler kaptığını görmek ne büyük mutluluktur kimbilir. bu yüzden belki annlerin ayaklarının altı cennettir derler. bir nevi yaratan statüsünde olduklarından.

Tüm anneler için bu tanımlama kullanılır genelde : MELEK...
söylene söylene anlamını yitrmiş gibi gözükse de o kadar derin manalar taşıyor ki bu sözcük içinde..
melek; yani mecazi anlamda uysal, istekleri yerine getiren gibi bir anlamı olan kelime..
böyle söylenince ne kadar yavan..
oysa ki düşününce, benim annem bir melek..
ama bu tanımlamadaki gibi bir melek değil o. çok daha farklı, ihtişamlı, kelimelerin kifayetsiz, sözcüklerin anlamını yitirip ancak susarak anlatabildikleri türden bir melek..
ne zorluklar çekerek bizi bu yaşlarımıza kadar getiren. bize bakan, koruyan, kollayan..

Zor zanaat şu annelik.. hiç gözükmez ama zorlukları karşı taraftan. yaşayan bilir tüm zorluğunu. yaşamadım ben henüz elbette. ama annemde yaşadım, annemle yaşadım. zorluğu yüzündeki çizgilerde gördüm ben.

belki zaman zaman çok kızdırdık isyan ettirdik ama her zaman canıydık biz onun. 3 kardeş de eşittik gözünde. birimize bir şey olsa onunda canı yanardı bilirdim. söylemez ama yaşatırdı annem. çoğunlukla susardı zaten o da, benim gibi.. ya da ben onun gibi..
ona mı çekmiştim acaba?
belki de..
bazen de çok konuşurdu. söylenirdi daha doğrusu. yok yere uzatırdı ve yanlış anlaşılmalardan tartışmalar doğardı. ne gereksizdi oysa ki. ne gerek vardı kırmaya, kırılmaya..
biz de çok kırdık aslında. farketmeden ama.
ve sen yine sustun anne, yine içine attın belki de sessiz sessiz ağladın.
ben de sen gibi...

Bu hem bir özür hem de teşekkür yazısı oldu sana.. yaşattığımız ya da yaşattığım tüm kalp kırıkları, hatalarım, günahlarım için beni affet annecim. ve her daim hata da yapsam yanımda olup destek verdiğin için de sonsuz teşekkürler.

sen benim en tatlı kuRABİYEmsin.. Anneler Günün Kutlu Olsun Annecim...! (şimdiden)

minikkuş'un..

7 Mayıs 2009 01:30
BURSA