sürprizler yapmayı..
mutlu etmeyi..
akşam 6da işten cıkıp (İstanbul'dan) Bursaya gelir ve yalnızca beni 10dk. görüp geri dönerdi mesela..
büyük heyecandı..
büyük sürprizdi..
sevdiğim şeylere dikkat etmiş olurdu ve gelirken getirirdi Cicibebemi, Domates Çorbamı ve Earl Grey'imi...
haber vermezdi hiç geleceğinden..
pat diye karsımda bulurdum onu..
heyecanlanırdım..
mor adayı göstermişti bana..
en sevdiğim renk olan mor ve huzur dolu bir ada..
oraya gidicektik birlikte..
sözü vardı..
kivi yiyecektik sonra orda..
cok severim cünkü onu da...
hastaydım ama görevliydim..
orda olmak zorundaydım..
ama heran birinin üzerine kusabilirdim..
müthiş bir mide bulantım vardı..
keyifsizdim..
saat ilerliyordu..
akşam üzeri 3-4 gibiydi..
bizim standımızın karsısında biri durmus beni izliyordu..
inanamadım..
karsımdaydı..yine bir süpriz..
ve midem bulnaıyor diye aldıgı tuzlu cubuk..
(adetimdir, midem bulanırsa illaki yerim =) )
bir kez daha etkilemişti beni..
şu iki yıl içinde büyük sürprizler yapmıstı..
ta ki elde edene kadar..
hep böyle oluyor sanırım..
bir şeyi elde edene kadar çabalıyorsun, elde ettinmiydi bitiyor senin için önemi..
nasılsa cepte diyorsun "o"nun için..
ve her şey monotonlaşmaya başlıyor..
durağanlaşıyor..
heyecanını yitiriyor..
bir ilişkide heyecan olmazsa aşk da olmaz..
hani demişti ya kürşat abimiz "salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın".bizim salıncagımızın zincirleri kopmustu belki de..
üstelik saygısızca..
beklenmedik biçimde..
aniden..
bir birikimdi belki kimbilir...
ama çabalamadı..
çabalamadım..
çabalamadık..
BİTTİK.....
şimdi ruhum zinciri kopmuş salıncak misali..
devrik devrik sallanıyor...